- Uzm. Dr. Berna GÜZEL - 22-02-2025 13:57:33
Yaşlanma, yaşam sürecinin doğal ve kaçınılmaz bir dönemidir. Yaşlanmada genetik faktörlerin önemi gerçektir, ama çevresel faktörlerin etkisi daha fazladır. Yaşlanma doğumdan itibaren başlayıp 30 yaşından sonra hızlanmaktadır. Bu nedenle genç yaşlardan itibaren nasıl yaşadığımız, nasıl yaş alıp yaşlanacağımıza yön verir.
Sağlıklı bir yaşam ve yaş alma, bir tercih ve kararlılıktır. Yaşlanmayı durdurmak şu an için mümkün değildir, fakat hayata yapacağımız küçük dokunuşlar ile biyolojik yaşımızın, kronolojik yaşımıza göre geride kalmasını sağlayabiliriz.
Sağlıklı yaş almak için mutlaka güçlü bir bağışıklık sistemine ihtiyacımız vardır. Bağışıklık sistemi karmaşık bir sistem olup, vücudun her bölgesine dağılmış bir dizi organ, doku, hücre tipi ve moleküllerden oluşur. Bağışıklık sistemi, vücut bütünlüğü ve sağlığını tehdit edebilecek her türlü yabancı madde ve organizmaya karşı vücudu korumaktan sorumludur. Dolayısıyla, bağışıklık sisteminin herhangi bir nedenle baskılandığı ya da yanlış çalıştığı durumlarda hastalıklar meydana gelir. Hastalıklardan korunmak için bizim de vücudumuza yardım etmemiz gerekir.
Obezite ve eşlik eden durumlar, bozulmuş bağışıklık ve inflamatuar yanıt ile ilişkilendirilmiştir. Malnutrisyona yol açmayacak şekilde enerji kısıtlaması oksidatif hasar ve insülin direnci gibi yaşlanmayı arttıran süreçleri engeller. Başta kalp damar hastalıkları olmak üzere, obezite, diyabet gibi birçok sağlık probleminin önlenmesinde Akdeniz Tipi Beslenme önerilir. Akdeniz Tipi Beslenme, tam tahıllar, sebze ve glisemik indeksi düşük meyveler, kuru baklagiller, yağlı tohumlar, zeytinyağı, balık, vs, gibi besinler içerir.
İnsan vücudunda bulunan bakterilerin %90’ı bağırsaklarda yerleşmiştir. Bağışıklık sistem hücrelerinin de %80’i bağırsaklardadır. Bu nedenle bağışıklık sistemimizin düzenli çalışması için bağırsaklarımıza iyi bakmamız önemlidir. Prebiyotikler, sindirilemeyen liflerden oluşan ve bağırsaklarımızdaki faydalı bakterilerin besinleridir. Probiyotikler bağırsaklarımızda bulunan sindirim ve bağışıklık sistemimizin sağlıklı olmasını sağlayan faydalı bakterilerdir. Probiyotik ve probiyotikler, besinler yoluyla ya da dışardan takviye olarak alınabilir.
Vücutta yaşamı devam ettiren her bir hücre, besinlerden enerji üretirken zararlı yan ürünlergelişir. Bu ürünler reaktif oksijen radikalleridir. Zararlı dış etkenler de (ağır metaller, gıda katkı maddeleri, gıda boyları, ev temizlik ürünleri, vs) bu reaktif oksijen radikalleri yapımında artışa neden olur. Vücutta zararlı maddelerin etkisiz hale getirilememesi halinde hastalıklar gelişir. Bu zararlı maddelerle savaşan moleküllere Antioksidanlar denir.
Glutatyon, vücuttaki tüm kötü molekülleri toplayan ve etkisiz hale getiren bir moleküldür ve vücutta üretilir. Ancak yaş ilerledikçe, iç ve dış sebeplerin (çevresel) etkisiyle Glutatyon miktarı giderek azalır. Glutatyon miktarı azaldıkça, zararlı maddeler birikir ve bağışıklık sisteminde ciddi problemler ortaya çıkar.
Yaşlanma ve çevresel etkenlerle azalan glutatyonun güçlü bir bağışıklık ve sağlıklı bir yaş alma için dışardan takviye alınması önerilmektedir. Glutatyonun vücuda alınarak aktif bir şekilde kullanılmasının en başarılı şekli, damar yolu ile alınmasıdır. Her seans 15 dakika kadar sürmektedir. Takviye alınmasının zaman aralıkları hastanın ihtiyacına göre belirlenmektedir. Damar yolu ile alınmasının dışında cildi yenilemek için mezoterapi alanında kullanılanımı da mevcuttur.
Alfa Lipoik Asit, vücudumuzdaki önemli antioksidan moleküllerdendir. Kendi antioksidan özelliğinin yanında, vücudumuzun en önemli antioksidanı olan Glutatyon miktarını da artırır. Bunun yanı sıra;
Askorbik Asit olarak da adlandırılan C vitamini, vücut tarafından üretilmez ve depolanmaz. Bu yüzden düzenli olarak takviye alınması gerekir. Damar yolu ve ağız yoluyla alınabilir. En etkin yol damar yolu ile alınmasıdır. C Vitamini;
D vitamini, güneş ışığı ile temas sonucu deride üretilen hormon öncülü bir moleküldür. D vitamininin kemik metabolizması etkileri dışında antiinflamatuar ve bağışıklık sistemi üzerine olan etkileri oldukça önemlidir. Kemik erimesini engeller, kırık gelişim riskini azaltır ve kandaki kalsiyum dengesinde önemlidir. D vitaminin diyabet gelişme riskini azalttığı, kalp damar sağlığını koruduğu, otoimmun hastalık, nörodejeneratif hastalık ve kanser gelişim riskini azalttığı görülmüştür.
Çinko vücut için gerekli olan temel bir mineraldir. Hücresel metabolizmada görev alan çinko, çeşitli enzimlerin aktivitesi için gereklidir. Bağışıklık sisteminin çalışmasında, yara iyileşmesinde, protein ve DNA sentezinde görev alır. Çocukluk ve ergenlik döneminde büyüme ve gelişmeyi destekler. Çinko eksikliği genel olarak büyüme ve gelişme geriliğine, iştahsızlığa, bağışıklık sisteminin fonksiyonlarını kaybetmesine neden olur. Saç dökülmesi, zihinsel yorgunluk, göz ve deri lezyonları da çinko eksikliğinin sonuçlarındandır.
Botilinum toksin (botoks) uygulaması ile daha genç gözükmek, yeni kırışıkların oluşmasını önlemek mümkündür. Bunun yanında cildimizin ihtiyacı olan vitamin, hyalüronik asit ve antioksidan gibi destekleri dermapen ve mezoterapi, prp uygulaması ile kolayca yapabilmekteyiz. Düzenli bir yaşam ve beslenme ile yine düzenli yapılan hekim kontrolleriyle eksikleri yerine koymak, hastalıkları önlemek mümkün. Genetiğiniz kaderiniz değildir.
Başta da söylediğim gibi, yaşlanmayı tamamen durdurmak şu an için mümkün değil ama yaşınıza göre daha iyi bir görünüşe sahip olmak ve daha sağlıklı olmak sizin tercihiniz.
Hayatınıza küçük dokunuşlar yaptığınızda, değişimi göreceksiniz. Kendinizden vazgeçmeyin.
Uzm. Dr. Berna GÜZEL
İç Hastalıkları (Dahiliye) Uzmanı
Berna Güzel
Son Yazılar