- Dyt. Edanur KOÇ - 23-02-2025 11:55:34
Obezite, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından, vücuttaki yağ dokusunun sağlığı bozacak şekilde artışı veya aşırı yağ birikimi olarak tanımlanmaktadır. Bu durum vücuda alınan enerji ile harcanan enerji arasındaki dengesizlik söz konusu olduğu zaman ve buna eşlik eden hareketsiz yaşam ile birlikte ortaya çıkan morbidite ve mortalite ile ilişkili kronik bir hastalıktır. Dünya Sağlık Örgütü'ne göre obezite, yaklaşık 1,9 milyardan fazla kilolu ve 650 milyon obez yetişkinle dünya çapında salgın boyutuna ulaşmıştır. Ülkemizde ise durum, TÜİK verilerine göre 15 yaş üzeri bireylerin BKİ’leri (Beden Kütle İndeksi) değerlendirilmeye alındığında, 2008 yılında oran %32,4 iken, 2016 yılında %34,3’tür. Yine TÜİK verilerine göre 2008 yılında obez birey oranı %15,8 iken, 2016 yılında %19,6 ya yükselmiştir. Bununla beraber tabi ki obezite ve eşlik eden hastalıkları tedavi etmek amacıyla sağlık hizmetleri çok daha fazla kullanılır duruma gelmiştir.
Obezite, çocukluk çağı döneminden itibaren oluşabilmektedir. Çocukluk döneminde kazanılmış sağlıksız beslenme alışkanlıkları, yetişkinlik dönemindeki besin tüketimi ve beslenme alışkanlıklarının temelini oluşturmaktadır. Teknolojinin hızla gelişmesi, Covid-19 pandemisi gibi yaşam şartlarının değişmesi gibi faktörler obezite oluşumda birer etmendir.
Obezite nedenleri arasında en önemli faktörler şunlardır:
Klinik olarak obezitenin tespit edilmesi için BKI kullanılmaktadır. BKI hesaplamasında DSÖ’nün sınıflandırması kullanılmaktadır. Ağırlığınızı boyunuzun karesine (kg/m2) böldüğünüzde çıkan sonuç, sizin sağlıklı vücut ağırlığınıza sahip olup olmadığınızı gösterir. BKI 18,5 altı zayıf, 18,5-24,99 normal, 25,00-29,99 hafif toplu,30-35 arası birinci dereceden obez, 35-40 arası ikinci dereceden obez, 40 ve üzeri morbid obez olarak sınıflandırılmaktadır. Obezite vücutta aşırı yağ birikimi olarak tanımlandığından yağ yüzdesine bakılarak tanı konulabilmektedir. Kadınlarda %25, erkeklerde %30 üzerinde olması obezite göstergesidir.
Obezite, kompleks ve multifaktöriyel bir hastalıktır. Obeziteye sıklıkla kardiyovasküler hastalıklar, obstrüktif uyku apnesi, özellikle tip 2 diyabet, hipertansiyon, karaciğer yağlanması, gastroözofajiyal reflü, polikistik over sendromu (PCOS), cilt sorunları, düşük benlik saygısı ve çeşitlik psikolojik sorunlar eşlik etmektedir. Tüm bu sorunların oluşumunun önlenmesi ve obeziteye bağlı oluşabilecek kronik hastalıkların önüne geçilebilmesi açısından kilo problemi olan bireylerin ideal vücut ağırlığına ulaşmaları ve ideal ağırlıklarını korumaya özen göstermeleri gerekmektedir.
Günümüzde obezite tedavisinde birçok yöntem denenmektedir. Bireyin şişmanlık derecesi, yaşam koşulları, yaşına göre gerçekçi hedefler belirlenerek bireye uygun olan tedavi yaklaşımına karar verilmelidir. Obezite tedavisinde 5 temel tedavi yaklaşımı vardır. Bunlar;
Diyet tedavisinde bireyselleştirilmiş beslenme programı oluşturulması çok önemlidir. Diyet tedavisinde birincil amacımız, bireye sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırılması ve bu alışkanlığın sürdürülmesidir. Bu sebeple planlanan diyet bireye özgü, basit, kolay uygulanabilir ve güvenli olmalıdır. Bireyin diyet tedavisine olan uyumu ve bağlığı programının köşe taşıdır. Diyete olan bağlılığı arttırmak için bireyin yiyecek tercihi, eğitimi, sosyal ve kişisel faktörleri göz önünde bulundurulmalıdır. Diyet seçiminde obezite derecesi, sağlık durumu, önceki kilo verme girişimleri göz önünde tutulmalıdır. Uygulanacak diyet programı vitamin, mineral ve elektrolit kaybına yol açmamalı ve ideal kilonun korunması için de bireyin harcayabileceği kadar enerji sağlayabilmelidir.
Beslenme tedavisinde temel amaçlar:
Günümüzde kilo vermek amacıyla bilinçsiz uygulanan diyet programları sağlığı tehdit etmektedir. Bilinçsiz uygulanan diyet programı, metabolizma hızının yavaşlamasına, vitamin ve mineral kayıplarına, çeşitli gastrointestinal sistem problemlerine, doku ve organlarının işleyişinin bozulmasına sebebiyet verebilmektedir. Diyet tedavisinde amacımız asla, sadece görsel kaygılarla hızlı kilo vermek değil, içinde bulunduğumuz sağlık durumunu çok daha iyi bir noktaya taşımaktır. Unutulmamalıdır ki sağlıklı beslenme yarının ilacıdır ve kendinize yapacağınız en güzel yatırım sağlıklı bir bedendir.
Dyt. Edanur Koç
Diyetisyen
Son Yazılar