- Op. Dr. Yunus ÖZTÜRK - 01-10-2024 10:24:45
Meme, yağ dokusu, bağ dokusu ve salgı bezlerinden oluşan karmaşık bir organdır. Özellikle kadınlarda, memeler süt üretimi ve emzirme işleviyle ilişkilidir. Her bir memenin ortasında, meme ucuna doğru uzanan geniş bir süt kanalı bulunur. Ayrıca meme loblarının, meme ucuna yakın bölgelerinde daha küçük kanallar bulunur. Meme lobları ise süt üreten bezlerden oluşur.
Meme dokusu içerisinde, önceden bahsedilen dokuların yanı sıra, lenfatik damarlar da bulunur. Bu lenfatik damarlar, koltuk altı lenf düğümlerine doğru ilerleyerek göğüs bölgesiyle ilişki kurar.
Meme kanseri, meme hücrelerinin düzensiz bir şekilde çoğalması ve büyümesi sonucunda ortaya çıkar. Bu hastalık, erkeklerde de görülebilirken, kadınlarda daha yaygın olarak görülür.
Özetle, meme dokusu içerisinde lenfatik damarlar yer alır ve koltuk altı lenf düğümleriyle bağlantı kurar. Meme kanseri, meme hücrelerinin kontrolsüz büyümesi sonucu oluşur ve kadınlarda daha sık görülürken, erkeklerde de meydana gelebilir.
Meme kanseri, birçok farklı risk faktöründen etkilenebilir. Bunlar arasında:
Bu faktörler meme kanseri riskini etkileyebilir, ancak her bir bireydeki etki düzeyi farklı olabilir. Meme kanseri riskini belirlemek için bir uzmana danışmak ve düzenli kontroller yapmak önemlidir.
Meme kanseri çeşitli belirtiler gösterebilir. Bazı hastalarda herhangi bir semptom olmadan, mamografi gibi istenen veya rutin taramalar sırasında şüpheli bir bulguyla ortaya çıkabilir. Meme kanserinin belirtileri arasında şunlar bulunur:
Meme kanseri belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterebilir ve bazı durumlarda hiçbir belirti olmayabilir. Ancak, bu belirtilerden herhangi birini veya benzer bulguları fark eden kişilerin bir sağlık uzmanına danışması önemlidir. Erken teşhis, meme kanserinin tedavi edilebilirlik ve iyimser prognoz açısından önemlidir.
Diğer tüm kanserlerde olduğu gibi meme kanseri yönetilebilir, riskleri ortadan kaldırılabilir veya en aza indirilebilir. Tedavi sürecinin ilk adımı, hastalığın ortaya çıkmasına katkıda bulunan risk faktörlerini azaltmaktır.
Her bireyin meme dokusu, yapısı ve sertliği açısından farklılık gösterebilir. Aynı kişinin meme dokusu ise yaşlanma süreci, hamilelik ve emzirme gibi etkenlere bağlı olarak değişiklikler gösterebilir. Bu nedenle, düzenli aralıklarla kendi kendine meme muayenesi yapmak, son derece önemli bir tarama yöntemidir.
Tüm kanserlerde olduğu gibi meme kanserinin erken evrede saptanması, tedavi şansını artırdığı gibi tedavi seçeneklerinin sayısını da artırmaktadır.
Meme kanserinin en yaygın tedavi yöntemi cerrahidir. Hasta, deneyimli cerrahlar tarafından ameliyat edilirse meme kanserinde ameliyatın başarı oranı diğer kanserlere göre daha yüksek olacaktır.
Meme kanserinin tedavisi multidisipliner yaklaşım dediğimiz meme kanseri ile ilgilenen birçok uzmanlık dalının bir araya gelerek verdiği kararlar doğrultusunda, hastaya bütün tedavi seçeneklerinin ayrıntıları ile anlatılarak ve hastanın da tedavi sürecine aktif olarak katılımı sağlanarak verilmelidir. Bu uzmanlık alanları; Cerrahi, tıbbi onkoloji, radyoloji, nükleer tıp, radyasyon onkolojisi, plastik cerrahi ve psikiyatri olmalıdır.
Birçok hastada, hastalığın erken evresinde cerrahi tedavi ile başlanarak, ameliyat sonrasında elde edilen patolojik sonuçlar doğrultusunda hastaya kemoterapi, hormonoterapi veya radyoterapi gibi seçeneklerden biri veya birden fazlası uygulanabilir. Bir grup hastada ise cerrahi öncesi ilaç tedavisi ile tedaviye başlanılır ve cerrahi tedavi daha sonra uygulanır.
Geçmişte, meme kanseri tanısı konulan hastalarda, hastalığın tedavisine başlarken genellikle meme tamamen alınıyor ve bu durum hastanın beden bütünlüğünü etkiliyordu. Hastalar, kanser tedavisinin daha etkili olduğunu düşündükleri için bu cerrahi yöntemi kabul ediyor ve sonuç olarak yaşamları boyunca psikolojik etkileri ve sorunlarıyla mücadele etmek zorunda kalıyorlardı. Ancak, son araştırmaların ışığında, günümüzde meme koruyucu cerrahi yaklaşımı ve operasyonları daha yaygın olarak tercih edilmektedir.
Günümüzde artık, "memenin tamamen alınması hastayı daha iyi tedavi eder, kısmen alınması eksik tedavi eder" düşüncesinin yanlış olduğunu biliyoruz. Meme koruyucu cerrahi (MKC), meme kanseri olan dokunun memenin hasta olan bölümünün (bir kısmının) çıkarılarak, kanserli dokunun geride bırakılmadan tedavi edildiği bir operasyondur. MKC, tümörün çıkarılması sırasında sağlam meme dokusunun mümkün olan en az kayıpla korunmasını hedeflerken kanser tedavisi prensiplerine uygun olarak gerçekleştirilir.
Meme koruyucu cerrahi (MKC), uygun şekilde seçilmiş ve doğru bir şekilde uygulandığında hastaların vücut bütünlüğünü koruyarak kabul edilebilir kozmetik sonuçlar elde edilmesini sağlar.
Memenin tamamen alınması, hastaların daha iyi tedavi edildiği anlamına gelmez.
Yapılan çalışmalarda onkolojik prensiplerden taviz vermeden yapılan meme koruyucu cerrahi ile mastektomi yapılmış olan hastalar karşılaştırıldığında, 20 yıllık takiplerde hastalıksız sağ kalım, uzak organ tutulumu olmaksızın sağ kalım ve genel sağ kalım açısından gruplar arasında anlamlı fark olmadığı gösterilmiştir. Ancak şunun üstünü çizmek gerekir ki, meme koruyucu cerrahi uygulanan hastalara radyoterapi uygulanmaktadır.
Op. Dr. Yunus ÖZTÜRK
Genel Cerrahi Uzmanı
Genel Cerrahi
Son Yazılar