- Op. Dr. Çağlar YILDIRIM - 11-09-2024 16:06:24
Erkeklerde sertleşme sorunu, tatmin edici bir cinsel birliktelik için yeterli ereksiyonun (sertleşmenin) sağlanamaması veya sürdürülememesi olarak tanımlanır ve erken boşalma ile birlikte en sık izlenen cinsel işlev bozukluklarının başında yer alır. Neredeyse her üç erkekten biri, yaşamı boyunca bu sorun ile karşılaşmaktadır. Diğer yandan yaşla birlikte hipertansiyon, şeker hastalığı, kalp rahatsızlığı gibi kronik hastalıkların eklenmesiyle, sorunun görülme sıklığı daha da artmaktadır. Bu denli sık görülen bir problem olmasına rağmen ülkemizde çoğu erkek maalesef bu durumu bir sağlık sorunu olarak görmemekte ve hekime bu şikâyet ile başvurmaktan kaçınmaktadır. Hâlbuki tek başına sertleşme sorunu, daha sonraki dönemlerde gelişebilecek ciddi sağlık sorunlarının ilk belirtisi olabilir.
Her sağlık sorununda olduğu gibi tedavi planlaması yapmadan önce doğru teşhis çok önemlidir. Öncelikle işin uzmanı olan bir doktor tarafından alınan ayrıntılı medikal ve cinsel öykü, onu takip eden tam bir fizik muayene işin temelini oluşturur. Muayene sırasında hekim ile birlikte doldurulacak bazı ölçekler de çok değerli veriler sağlamaktadır. Sonrasında kan basıncı ölçümü, penis-testis-prostat muayenesi, kolesterol ve kan şekeri ölçümleri ile erkeklik hormonu seviyesinin belirlenmesi gibi tetkikler gerekebilmektedir. Ayrıca ilk andan itibaren hastanın ürolojinin yanında gereğinde kardiyoloji, psikiyatri ve endokrinoloji gibi diğer uzmanlarca da değerlendirilmesi çok önemlidir.
Günümüzde neredeyse tüm üroloji kılavuzları sertleşme sorunun tedavisinde basamaklı bir tedavi algoritması önerir. İlk basamakta hastanın uygulayacağı yaşam tarzı değişiklikleri vardır. Bunlar;
Medikal tedavinin ilk basamaklarında ise bazı ilaçlar (PDE5 inhibitörleri), ESWT (şok dalga tedavisi) ve self enjeksiyon dediğimiz hastanın ilişki öncesinde kendi kendine yaptığı bazı iğneler yer almaktadır. Hastaların çoğu bu tedavilerde fayda görür. Ancak tüm bunlara rağmen sertleşme sorununun devam ettiği dirençli olgular da vardır.
İlk etapta diğer tedavi seçeneklerinden fayda görmeyen hastalar, penil proteze aday grup olarak düşünülür. Ancak bazen güvenlik-etkinlik-maliyet açısından diğer tedavilere uygun bulunmayan hastalara da ilk seçenek olarak penil protez önerilebilir. Diğer yandan travma (penil fraktür), Peyronie hastalığı, uzamış priapizm gibi özel durumlarda da protez cerrahisi ilk seçenek olabilmektedir.
Uygun hasta, uygun protez seçimi ve başarılı bir cerrahi süreç ile hastaların protez uygulamasından memnuniyeti %95‘in üzerindedir ve bu durum herhangi bir komplikasyon gelişmemesi halinde yaşam boyu devam eder.
Protez çeşidine bağlı olarak ortalama ameliyat süresi 1-2 saat arasında değişmektedir. Genital bölgeye yapılacak 3-4 cm’lik kesi ile protez vücut içine yerleştirilir ve dışarıdan kesinlikle fark edilmez. Bu işlem genel anestezi veya spinal anestezi (belden aşağı uyuşturularak) yapılır. Ek bir komplikasyon olmaması durumunda hastanede bir gün yatış gerekir. Ertesi gün taburcu olan hastaya en az 6-8 hafta cinsel ilişkiden kaçınılması önerilir. Enfeksiyon, kanama, anesteziye bağlı kimi komplikasyonlar her ameliyatta olduğu gibi burada da olası riskler arasındadır. Ancak günümüzde kullanılan protezler, artan cerrahi tecrübe ve uygun merkezin seçimi ile bu komplikasyonlar en aza indirilebilmektedir.
Günümüzde tek-iki ve üç parçalı penil protezler mevcuttur. Ancak tüm dünyada en sık kullanımı olanlar, malleable (bükülebilir) ve inflatable (şişirilebilir) olan tipleridir.
Hastanın profili, beklentisi, anatomisi ve ek hastalıkları değerlendirilerek, seçilecek protezin çeşidine karar verilir. Yani her hastaya uygun bir model değil, hasta için en uygun model tercih edilmelidir.
Op. Dr. Çağlar YILDIRIM
Üroloji Uzmanı
Üroloji
Son Yazılar